2017-2018 Rekabet Edebilirlik Raporu Açıklandı

Kıbrıs Türk Ticaret Odası (KTTO) 2017- 2018 Kuzey Kıbrıs Rekabet Edebilirlik Raporu’nu açıkladı.

Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın hazırladığı 2017-2018 Rekabet Edebilirlik Raporu, KKTC’nin 137 ülke içinde 109’uncu sırada yer aldığını ortaya koydu. Son on yılda “adeta yerinde sayar gibi” ifadeleriyle nitelenen bu veri, “ülkenin gerekli reformları yerine getiremediği ve gelişim için değişimi başaramadığı” şeklinde de yorumlandı.

Son on yıldır KKTC açısından rekabet edebilirlikte belirgin bir gelişme olmadığına işaret edilen rapora göre, Türkiye 53’üncü, Güney Kıbrıs ise 64’üncü sırada…

Rekabet gücünün artabilmesi için kurumsallaşma, güçlü altyapı, istikrar ile sağlıklı işgücüne ihtiyaç olduğuna dikkat çekilen raporda, özellikle turizm ve eğitim sektöründe yakalanan ivme ekonomik göstergeleri yukarı çekse de büyümenin tabana yayılmasının da istenilen düzeyde olmadığına işaret edildi.
Raporda, sürdürülebilirliği ayrıca tartışmalı olan ekonomik büyümeyi önümüzdeki dönemlerde kalkınmaya dönüştürmek ve böylece gelir artışını tüm kesimlerin hissedebilmesini sağlamanın, hayat kalitesi ve yaşam standartlarını artırmanın, ülkeyi yönetenlerin öncelikli gündemi olması gerektiği vurgulandı.
Prof. Dr. Mustafa Besim (Doğu Akdeniz Üniversitesi), Doç. Dr. Kamil Sertoğlu (Doğu Akdeniz Üniversitesi) ve Yrd. Doç. Dr. Tufan Ekici (Orta Doğu Teknik Üniversitesi Kuzey Kıbrıs Kampüsü) tarafından hazırlanan ve odanın onuncu raporu olan 56 sayfalık rapor, bugün Ticaret Odası’nda düzenlenen tanıtım etkinliğinde açıklandı.

TURGAY DENİZ: “YOL HARİTASI”

Ticaret Odası Başkanı Turgay Deniz, raporun önsözünde, raporun ekonominin içinde bulunduğu sorunların çözümlenmesi ve gelişmesinin önünde yer alan engellerin daha iyi anlaşılabilmesine yardımcı olacağını, karar vericilere, iş yaşamına, akademisyenlere, kısacası toplumdaki bütün kesimlere yönelik bir yol haritası oluşturduğunu kaydetti.

“Rekabet edebilir olmak, ülkede üretilen mal ve hizmetlerin kaliteli, uygun maliyetlerde ve rekabet edebilir fiyatlarla yerel ve uluslararası piyasalarda satılabilmesi demektir” diyen Deniz, ekonomideki üretim faktörlerinin etkin ve doğru alanlarda kullanılmasıyla verimliliğin artmasının, ülke gelirini ve vatandaşların satın alma gücünü artıracağı gibi, hayat standartlarının ve refahının da iyileşmesini destekleyeceğini belirtti.
Raporun, geçmiş raporlarda tespit edilen sıkıntıların aşılmadığını ve bu sorunların kronikleşerek ekonominin bütününü etkilemeye devam ettiğini ortaya koyduğunu bildiren Deniz, şunları kaleme aldı:

“MAALESEF EKONOMİMİZ REKABET EDEBİLİR DEĞİL”

“Maalesef ekonomimiz rekabet edebilir değildir. Kaynaklarımız verimsiz kullanılmaktadır. Bürokrasimiz iş yaşamına gerekli desteği vermekten uzaktır. İnovasyon ve teknoloji kullanımı alanlarında dünya sıralamasında çok gerilerdeyiz. İhtiyaca uygun teknik eleman üretmemektedir. Bu nedenle iş ve yatırım ortamını iyileştirecek ve rekabet gücünü artıracak önlemler süratle ve kararlılıkla alınmalıdır. Gelişmekte olan KKTC gibi bir ekonomide yapısal sorunlara yönelik sonuç alıcı reformlar yapılması gerekmektedir. Bunun için Hükümetlerin kapsamlı politika geliştirmelerinin yanında,  Meclis’in etkin çalışarak gerekli yasaları süratle hayata geçirmesi sağlanmalıdır.

Uzun bir zamandan beridir ihtiyaç duyulan vergi reformu, kamu reformu ve kamu hizmetlerinin etkin bir şekilde yürütülmesini teminen yürütülen e-devlet çalışmaları tamamlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Vergi tabanını genişletecek ve vergi oranlarını yeniden düzenleyecek şekilde etkin ve adil bir vergi düzeni sağlanmalıdır.

Ayrıca, KKTC halkının özellikle sağlık, eğitim ve alt yapı yetersizliği nedeniyle yaşamakta olduğu sorunların kısa zamanda çözülmesi, toplumsal refahın gelişmesine büyük katkıda bulunacak, aynı zamanda ekonomik gelişmenin daha ileri boyutlara taşınabilmesinin temelini oluşturacaktır. Bütün bu gelişmelerin sağlanabilmesi; sorunların günlük yaklaşımlar ve palyatif tedbirlerle değil, reformcu bir zihniyetle ele alınmasıyla mümkün olabilecektir. Böyle bir reform süreci, KKTC ekonomisini güçlendirmek ve toplumsal refahı sağlamak bakımından temel bir ihtiyaç haline gelmiştir.”

Bu yılki temanın “KKTC İşgücü Piyasası’nda Uyuşmazlık” olduğunu kaydeden Turgay Deniz, bunun temel bir sorun olarak yıllardır dile getirildiğini, yapısal bir sorun bulunduğunu ve yapılması gerekenlerin bilimsel verilerle tüm paydaşlarla tartışılması gerektiğini vurguladı.
Deniz, Kıbrıs Türk Ticaret Odası’nın hep birlikte daha güzel bir yaşama ulaşabilmek için elinden geleni yapmaya devam edeceğini de ifade etti.

RAPOR

Prof. Dr. Mustafa Besim, Doç. Dr. Kamil Sertoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Tufan Ekici tarafından hazırlanan raporun yönetici özeti bölümüne göre, 2017-2018 Rekabet edebilirlik raporu dünya ekonomisinin toparlanmaya başladığını gösteren ve hissettirmeye başlayan bir dönemde hazırlandı. Ancak AB ve ABD ekonomilerindeki iyimser umut ışıklarına rağmen küresel düzlemde tüm ekonomileri 2018’de yeni riskler beklediği kaydedilen raporda, başta Ortadoğu olmak üzere dünyanın pek çok bölgesinde askeri çatışmalara, siyasi ve ekonomik çekişmelere işaret edildi.

Mevcut ekonomik model ve yaklaşımların insanoğluna ve toplumlara istenilen ölçüde hizmet etmediği konusunda ortak görüşleri artırdığı, bu durumun da insan merkezli yeni ekonomik gelişim modellerin arayışına girilmesini çağrıştırdığı kaydedilen raporda, “Ekonomik büyümenin değeri ve anlamı, artan ekonomik eşitsizlik, teknolojik değişimin zorlukları, küreselleşmenin karışık ve net olmayan etkileri (mal, hizmet ve veri ticaretinden insanların ve sermayenin serbest dolaşımına kadar) sorgulanmaya fazlası ile başlanılmıştır” denildi.

Değişim ve reform kıskacındaki Kuzey Kıbrıs’ın 2017 yılını önemli ölçüde siyasetin girdabında geçirdiği ifade edilen raporda, yılların getirdiği yapısal sorunlar ve ekonomideki düşük rekabet edebilirliğin, ekonomik büyümeyi her zamanki gibi olumsuz etkilediği ve ekonomik büyüme oranlarının Kuzey Kıbrıs ekonomisi için açıklarını kapatmada, emek piyasasına yeni giren gençlere iş imkânı yaratmada arzu edilen düzeylerde gerçekleşmediği belirtildi.

“ÖNCELİKLİ GÜNDEM KALKINMA, GELİR ARTIŞI, YAŞAM STANDARTLARINI ARTIRMAK OLMALI”

Raporda, özellikle turizm ve eğitim sektöründe yakalanan ivme ekonomik göstergeleri yukarı çekse de büyümenin tabana yayılmasının da istenilen düzeyde olmadığına işaret edildi. Raporda, sürdürülebilirliği ayrıca tartışmalı olan ekonomik büyümeyi önümüzdeki dönemlerde kalkınmaya dönüştürmenin ve böylece gelir artışını tüm kesimlerin hissedebilmesini sağlamanın, hayat kalitesi ve yaşam standartlarını artırmanın, ülkeyi yönetenlerin öncelikli gündemi olması gerektiği vurgulandı.

“TL’NİN ÖNGÖRÜLEBİLİRLİĞİ AZALDI”

Ticaret Odası’nın Rekabet Edebilirlik Raporu’nda, son yıllarda TL’nin öngörülebilirliğinde meydana gelen azalmanın en önemli sorunlar arasında yer aldığı, ithalata bağımlı ve fiyatlandırmanın önemli ölçüde döviz üzerinden yapıldığı Kuzey Kıbrıs’ta ekonomiyi derinden etkileyen bu durumun zaten kırılgan olan ekonomiyi olumsuz etkilediği vurgulandı.
Dövizde yaşanan yükselişin 2017’de  KKTC’nin enflasyon göstergesinin yüzde 14,7’lere ulaşmasına neden olduğu ifade edilen raporda, yerel yönetimler yapısal sorununun da ülke ekonomisinin ve maliyenin esnekliğini olumsuz anlamda zorladığı belirtildi.
Raporda, “Yapısal sorunları içselleştirerek sürdürülemez yapının sürdürülmesinde ısrar mı edilecek yoksa popülizmden uzak iktisadi rasyonele uygun çözüm alternatifleri mi geliştirilecek?” sorusunun, mevcut koşullarda siyasi ve toplumsal boyutta cevaplanması gereken temel soru olduğu ifade edildi.

KKTC 137 ÜLKE İÇİNDE 109’UNCU SIRADA 

Kuzey Kıbrıs’ın rekabet gücünün, 2017 yılı son çeyreğinde yapılan yönetici görüşleri anketi ve yayınlanmış verileriyle hesaplandığı belirtilen raporda, Kuzey Kıbrıs rekabet edebilirlik puanının 7 üzerinden 3.77 olarak hesaplandığı ve bu puanla Kuzey Kıbrıs’ın 137 ülke içerisinde 109’uncu sırada yerini aldığı açıklandı.

“ADETA YERİNDE SAYAR GİBİ…”

Geçen yıla göre 0.07 daha fazla puan alan Kuzey Kıbrıs’ın, Küresel Rekabet Edebilirlik (KRE) sıralamasında 5 sıra birden ilerlediği, son on yıllık dönem değerlendirildiğinde Kuzey Kıbrıs’ın ülke puanı yüzde on dolaylarında artsa da KRE sıralamasında 100 ile 120’nci arasında seyrettiği kaydedilen raporda, “Bu da KKTC’nin rekabet edebilirliğini diğer ülkelere göre yeterince geliştiremediği için son on yılı adeta yerinde sayar gibi geçirmiştir” ifadeleri yer aldı.
Rapora göre, İsviçre 5,86 puanla geçen yıl olduğu gibi birinci sırayı korurken, geçen yılın 3’üncüsü olan ABD gelişme göstererek Singapur’u da geride bırakarak 2’nci oldu. Hollanda ve Almanya 5’inci ve 6’ncı sıralarını korurken, Hong Kong önemli bir gelişme göstererek 9’uncu sıradan 6’ncı sıraya yükseldi. İlk 10 sırayı toplamda 6 Avrupa ülkesi (5’i AB üyesi), ABD ve Uzak Doğu’dan Singapur, Hong Kong ve Japonya aldı.

“TÜRKİYE 53, KRİZİ HIZLI ATLATAN GÜNEY KIBRIS 64’ÜNCÜ…”

KKTC’nin en büyük ekonomik ortağı durumundaki Türkiye geçen yıla göre iki sıra yükselerek 53’üncü oldu.
Raporda, “Çarpık bir ekonomik etkileşim içerisinde olduğumuz  Güney Kıbrıs’ın, yaşadığı ekonomik krizi hızlı bir şekilde atlatması göstergelere de yansımıştır. Son yılda 19 sıra birden yükselerek 64’üncü sırada yerini almıştır ve hızlıca kriz öncesi bulunduğu 40’lara doğru yanaşmaktadır. Küresel finansal kriz sonrası baş gösteren ekonomik sorunlarına çözümler üretmekte zorlanan Yunanistan, geçen seneye göre 1 sıra daha gerileyerek 87’nci sırada yer bulmuştur” denildi.

Kuzey Kıbrıs’ın rekabet edebilirlik üç bileşeninin “temel gereksinimler, etkinlik artırıcılar ve inovasyon ve gelişmişlik” faktörlerinin son on yıllık görünümü incelendiğinde, en yüksek puanı temel gereksinimlerin aldığı ve bunun ülke toplam rekabet edebilirlik puanı olan 3.77’den daha yüksek olduğunun görüldüğü ifade edilen raporda, bu ana bileşeni “etkinlik artırıcılar” bileşeninin takip ettiği belirtildi.

“YENİLİK VE İNOVASYON YETERSİZ”

Raporda, Kuzey Kıbrıs’ın gelişim aşamasında olduğu “etkinlik artırıcılar” bileşeninin puanı, ülke toplam rekabet edebilirlik puanının civarlarında, yani 3-3.50 arasında olduğu; inovasyon ve gelişmişlik faktörleri ana başlığının ise en düşük puanla, Kuzey Kıbrıs’ta yeniliğin ve inovasyonun yetersiz olduğunu net bir şekilde ortaya koyduğu kaydedildi.

“REKABET EDEBİLİRLİK BİLEŞENLERİ YETERİNCE GELİŞME GÖSTEREMEDİ”

KKTC rekabet edebilirlik bileşenlerinin diğer ekonomilere göre yeterince gelişme gösteremediği saptaması yer alan raporda şöyle denildi:

“KURUMSALLAŞMA, GÜÇLÜ ALTYAPI, İSTİKRAR İLE SAĞLIKLI İŞGÜCÜNE İHTİYAÇ VAR”

“Rekabet edebilirlik on iki başlık altında değerlendirildiğinde toplam beş başlıkta kötüleşme beş başlıkta iyileşme ve iki başlıkta da ülke sıralamasında değişme olmamıştır.
Ülkenin ilerleyebilmesi için kurumsallaşma, güçlü altyapı, istikrar ile sağlıklı işgücüne ihtiyaç vardır. Bu bağlamda KKTC için özellikle kurumların güçlendirilmesi ve altyapının iyileştirilmesi öncelikli politikalar arasında yer almalıdır. Etkinlik artırıcılar başlıklarında en kötü alt başlık piyasa büyüklüğüdür. Piyasa büyüklüğünden sonra en kötü sırada olan işgücü piyasası etkinliği işverenler açısından ücretlerin belirlenmesinde esnekliğin düşük olduğu, işe alma ve çıkarma yanında maaş ve üretkenlik ilişkisinin düşük olması belirtilmektedir. İşletmeler için iş yaparken karşılaştıkları en problemli faktörler arasında yetersiz eğitimli işgücü de yer almaktadır. Bu tespitler aslında Kuzey Kıbrıs işgücü piyasasında uyuşmazlık sorunu olduğunu işaret etmektedir. Bu konu detaylı bir şekilde tema çalışmamızda incelenmiştir. Rekabet edebilirlik çalışmasında Kuzey Kıbrıs için öne çıkan en büyük ikinci sorun işletmelerin gelişmişliğidir. Tamamen yönetici görüşleri anketi verilerine dayanılarak hazırlanan bu bölümde işletme yöneticileri aslında kendileri ile ilgili olan bu bölüme çok düşük puanlar vermişlerdir. Kuzey Kıbrıs’ın gelişiminin özel sektörün büyümesiyle başarılabileceği düşünülürse, işletmelerin bunu sağlayabilecek gelişmişlikte olmaları gerekecektir.”
Performans karşılaştırması yapılan Bulgaristan ve Sırbistan’ın son on yılda en belirgin gelişim gösteren ekonomiler olduğu ve rekabet edebilirliklerini kayda değer oranda artırdıkları; Güney Kıbrıs’ın, küresel finansal kriz nedeniyle yaşadığı ekonomik sorunları gerekli reformları yerine getirerek 3 yıl gibi bir süre içerisinde toparlayarak pozitif büyüme ve rekabet edebilirlikte son yılda 19 sıra birden yükselerek 64’üncü sırada yerini aldığı kaydedildi. Raporda, Türkiye’nin de son on yılda istikrarlı gelişerek 53’üncü sırayı aldığı; Kuzey Kıbrıs’ın rekabet edebilirliğinin karşılaştırılan ülkelere göre çok daha kötü durumda olduğu değerlendirmesi yer aldı ve “Özellikle ekonomik etkileşim içerisinde olduğu Türkiye ve Güney Kıbrıs ile rekabet etmesi zor olacaktır” denildi.

“KUZEY KIBRIS’IN REKABET AVANTAJI YOK”

Etkinlik odaklı gelişim aşamasında olan ve gelişimi ancak mal ve hizmet kapasitesini geliştirmede olduğu düşünülürse Kuzey Kıbrıs’ın bölgesel olarak da rekabet avantajı olmadığının ortaya çıktığı belirtilen raporda, “İşin daha da kötüsü, son on yıldır, ülkenin rekabet edebilirliğinde belirgin bir gelişme olmamıştır. Bu da aslında Kuzey Kıbrıs’ın gerekli reformları yerine getiremediğini, gelişim için değişimi başaramadığını işaret etmektedir” ifadeleri yer aldı.

“KİŞİ BAŞINA GELİRDE DE SON ON YILDA GELİŞME OLMADI… TUZAKTAN KURTULMAK GEREK”

Kuzey Kıbrıs’ın, ülke sıralamasında iyileşme olmadığı gibi kişi başı gelirde de son on yıldır bir gelişme olmadığı ve rakamın 13-15 bin ABD doları civarında seyrettiği belirtilen raporda, bunun Kuzey Kıbrıs’ın rekabet edebilirlik gücünü artıramayan “orta gelir tuzağında” bir ülke olduğunu gösterdiği kaydedildi; “Toplumun yaşam kalitesini, hayat standartlarını yükseltmek için bu tuzaktan kurtulması gerekmektedir” denildi.

“HÜKÜMETLERİN EKONOMİK VİZYONA İHTİYACI VAR”

Orta gelir tuzağından kurtulmak için rekabet edebilirlik çalışmasının tespitlerinin dikkate alınması gerektiğine işaret edilen raporda, hükümet edenlerin içselleştirilmiş ve üzerinde hemfikir olunan bir ekonomik vizyona ihtiyacı olduğu belirtildi. Raporda bu konuda şu değerlendirme yer aldı:

“Bu ekonomik vizyon kapsamlı ve sürdürülebilir büyüme sağlayacak, sosyal devlet anlayışını destekleyen, orta sınıfı güçlendirecek anlayışa sahip olmalıdır. Özellikle katma değeri yüksek üretimi sağlamak için yenilikçi, gelişmelere kolay adapte olan, rekabetçi bilgi ekonomilerine dayalı, ihracat odaklı ekonomi modeli üzerine yoğunlaşılmalıdır. Hizmetler sektörü ağırlıklı öncü sektörlerle (turizm, yükseköğretim), tarım ve hafif imalat sanayi tamamlayıcı nitelikte ve öncü sektörleri besleyecek yapıda olmalıdır. Bunların başarılması için etkin bir ekonomi yönetimine ihtiyaç vardır. Siyasi irade ve içselleştirilmiş vizyon, güçlü kurumlar ve ilgili paydaşların etkin katılımıyla sürecin sürdürülebilir ve kalıcı olması Kıbrıslı Türkleri orta gelir tuzağından kurtarabilecektir.”

İŞGÜCÜ PİYASASINDA UYUŞMAZLIK

Ticaret Odası’nın rekabet edebilirlik raporunun tema çalışması kapsamında bu yıl KKTC işgücü piyasasındaki uyuşmazlık ele alındı.
Eğitim uyuşmazlığı, beceri uyuşmazlığı, çalışma saatlerinde ve maaşlardaki uyuşmazlık ve genel olarak çalışma koşullarındaki memnuniyetsizlikten doğan uyuşmazlıklara değinilen raporda,  yapılan araştırmalarda işgücü piyasasındaki uyuşmazlığın işgücü üretkenliğine ve ülkedeki kişi başı üretim miktarlarına olumsuz etkileri olduğu, işsizlik oranını artırdığı sonucuna varıldığı bildirildi.
Ülkedeki işsizlik verilerine de değinilen rapora göre, işsizlerin yüzde 30 kadarı üniversite ve daha fazla eğitim almış insanlardan oluşuyor.

ÖZEL SEKTÖR ÇALIŞANLARI ORTALAMA HAFTADA 49 SAAT ÇALIŞIYOR

Mevcut çalışanların yüzde 75’i lise veya daha az seviyede örgün eğitime sahip. Özel sektörde çalışanlar ortalama haftada 49 saat çalışıyor ve bu çalışma saatlerinden ortalama 10 saat kadar daha az çalışmayı arzuluyor.
Yüksek eğitimli insanların işsiz olması, işverenin az eğitimli kişiler talep etmesi ve işgücüne dahil olmayan nüfusta önemli oranda işgücü arzı olması, KKTC piyasasındaki uyuşmazlıkların birer göstergesi olarak nitelendi.

ÖZEL SEKTÖRDEKİLERİN YÜZDE 55’İ MAAŞ VE ÇALIŞMA SAATLERİNDEN MEMNUN DEĞİL

Ticaret Odası’nın bu yıl maaşlı 500 özel sektör çalışanıyla yaptırdığı anket verilerine göre, maaş ve çalışma saatlerindeki gerçek ile arzulanan analizlerinde yüzde 55 civarında uyuşmazlık tespit edildi.
Uyuşmazlığın az yetenek isteyen meslek grupları ile yabancı uyruklu çalışanlar arasında benzerlerine göre daha fazla olduğu gözlemlendi. Anket katılımcılarının yüzde 75’i daha fazla maaş, yüzde 55’i de haftada daha az çalışmayı arzuladıklarını belirtti.
Raporda, üretkenliği düşürebilecek bu uyuşmazlıklar konusunda işveren ve devletin bazı politikalar üretmesi gerektiği kaydedildi.

POLİTİKA ÖNERİLERİ

Ticaret Odası Rekabet Edebilirlik Raporu’nun son kısmında bazı politika önerileri de yer alıyor. Bu öneriler şöyle:

“Yüksek seviyeli işsizlik sorununu giderebilmek için politika üreticilerin ekonominin ihtiyacı olmayan alanlarda yükseköğrenim için ayrılan kaynakları (burs vd.) gözden geçirerek, gerçek ihtiyaç olan mesleki eğitim ve işgücü geliştirme programlarına kanalize etmeleri gerekmektedir.

Ayrıca işgücüne dahil olmayıp çalışmak isteyen işgücü arzı ile işverenleri bir araya getirmek için, ilgili bakanlık ve dairelerin bu kişileri özel sektör ile buluşturacak ortamları yaratması gerekmekte, mevcut kamu iş bulma birimleri yanında, özel istihdam bürolarının da kurulmasına olanak sağlayacak düzenlemelere gidilmesi tavsiye edilmektedir. Aynı zamanda işverenlerin işe alımlarda daha dikkatli ve seçici davranarak uyuşmazlığı asgariye indirebilecek yöntemlere başvurmaları ve işbaşı eğitimlere önem vermeleri çalışanların hem üretkenliğini hem de memnuniyetini artırabilecek bazı önlemler olabilir. ‘İş garantili mesleki eğitim programları’ ilgili iş, oda ve birliklerin etkin katılımı ile başlatılmalı ve ada çapında yaygınlaştırılmalıdır.
Ekonomide verimi ve rekabet edebilirliği artırmak için işgücü niteliğinin artırılması gerekmektedir. Burada özellikle mesleki sertifikasyon sisteminin uygulanmasına başlanılması ve işgücü piyasasında esneklik sağlanması yönünde adımlar atılması gerekmektedir. Bunun için devletin Lizbon Stratejisinde yer alan ‘güvenceli esneklik (flexicurity)’ kavramını gündeme alması ve gerekli yasal altyapıyı oluşturması gerekmektedir.

Vergi ve sosyal güvenlik uygulamaları da esnek çalışma koşullarını teşvik edecek şekilde ayarlanmalıdır.”